|
Şairlerin özyaşam öyküleri olmaz.
Onların özyaşam öyküsü yapıtlarıdır.
Octavio PAZ
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
22 Ağustos 1926 tarihinde Tarsus (İçel)'ta doğdu, 4 Kasım 1984 tarihinde İstanbul'da öldü. Eskişehir Ticaret Lisesi'nden mezun oldu (1945). Osmanlı Bankası ve Türkiye İş Bankası'nda çalıştı, 1977 yılında emekli oldu. İstanbul'da kendi adını taşıyan bir sanat galerisi kurdu.
Yaşadığı dönemin en popüler şairlerinden biriydi. Aşk, özlem ve ayrılık gibi duygusal konularda yazdığı şiirleriyle tanındı.
Aşık Veysel ŞATIROĞLU
1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğdu, 21 Mart 1973 tarihinde aynı yerde öldü. Yoksul bir çiftçi ailesinin çocuğu olan Aşık Veysel, yedi yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sonucu önce sol gözünü, daha sonra da, ancak ışığı seçebilecek kadar görebilen sağ gözünü de bir kaza nedeniyle yitirince, avunsun diye babası tarafından verilen sazla tanıştı. Baba dostları Molla Hüseyin ile yöre âşıklarından Çamşıhlı Ali Ağa'dan - Âşık Alâ- ders aldı. Köylerine gelen gezgin halk ozanlarını dinledi. Gezgin halk şairi geleneğine uyarak 1928 yılından başlayarak yöredeki köy, kasaba ve kentleri dolaşmaya başladı. 1931 yılında Sivas Lisesi edebiyat öğretmeni olan Ahmet Kutsi Tecer ve arkadaşları tarafından kurulan 'Halk Şairlerini Koruma Derneği'nin düzenlediği Halk Şairleri Bayramı'na katılarak tanındı. Cumhuriyetin 10. Yıl kutlamalarında "Türkiye'nin ihyası Hazreti Gazi" dizesiyle başlayan şiiri okumak üzere, üç ayda yürüyerek Ankara'ya geldi. Köy Enstitüleri'nin kurulmasıyla birlikte, yine Ahmet Kutsi Tecer'in katkılarıyla, 1942-1944 yılları arasında, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri'nde saz öğretmenliği yaptı. 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel bir kanunla, vatani hizmet tertibinden 'Anadilimize ve Milli Birliğimize yaptığı hizmetler' nedeniyle, Aşık Veysel'e maaş bağladı.
Enver Gökçe, Aşık Veysel için: "Halk şairlerimizin eserlerinde ortak özellikler olan saz-söz ayrılmazlığı klasik şark edebiyatının estetiğinde önemli bir yer tutan idealizm meyli ve bu meylin halk şiirinde işleyen mücerretlik vasfı Aşık Veysel'in sanatında da egemen unsurlardır. Kısaca Aşık Veysel, tabiatı duyuşu, duyarlılığı dini bir zümreye bağlı egemen bir karakteri olmamasına rağmen mistik tarafları, kainat, varlık, yaratılış anlayışı ile geleneğe bağlı bir saz şairidir." demiştir.
Berin TAŞAN
1928 yılında Merzifon'da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Yurdun çeşitli yerlerinde otuz üç yıl cumhuriyet savcılığı yaptıktan sonra, 1985 yılında İzmir Karşıyaka Başsavcısı olarak emekli oldu. On üç yıl avukatlık yaptı. Şimdi İzmir'de yaşamını sürdürüyor.
İlk şiiri 1946 yılında Varlık dergisinde yayımlandı. Şiirin yanı sıra edebiyatla ilgili araştırmalar, incelemeler ve oyunlar yayımladı.Toplumcu ve bireysel izlekleri inançlı ve kendine özgü bir ses rengiyle, akışkan ve doğal bir coşkuyla duru şiirler yazdı.
Mehmet Akif ERSOY
1873 yılında İstanbul'da doğdu, 27 Aralık 1936 yılında aynı kentte öldü. Babası, Fatih Camii medrese hocalarından Arnavut İpek'li Tahir Efendi'dir. Ortaöğrenimini Fatih Merkez Rüşdiyesi'nde ve Mekteb-i Mülkiye İdadisi'nde gördü, bir yandan da Fatih Camisi'ndeki derslere giderek Arapça ve Farsça öğrendi. Ortaöğrenimini bitirdiği yıl, yeni açılan Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi'ne girdi, dört yıl süren öğrenimi sonunda baytarlık (veterinerlik) bölümünü birincilikle bitirdi (1893). Ziraat Bakanlığı'na memur olarak girdi, dört yıl kadar Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabistan'da görev yaptı. Bir süre sonra, ek görev olarak, Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi'nde kitabet dersleri (1906) verdi. 1908'den sonra, arkadaşı Eşref Edip ile birlikte Sırat-ı Müstakim (1908) ve daha sonra Sebil'ür-Reşad (1912) dergilerini çıkardı; bu yıllarda, resmi görevi olan Umur-i Baytariye Müdür Muavinliğinde çalışırken Darülfünun Edebiyat-ı Umumiye müderrisliğine atandı (1908). Balkan Savaşı'ndan sonra Umur-i Baytariye şubesindeki görevinden (1913), ardından Darülfünun'daki (1914) görevinden ayrıldı. Meşrutiyet'in ilk döneminde, Ziya Gökalp'in öncülüğüyle başlayan "Türkçülük" akımına karşı, Mısırlı bilgin Muhammed Abduh'un (1849-1905) etkisiyle, "İslâm birliği" görüşünü benimsedi. Sırat-ı Müstakim ve Sebil'ür-Reşad'da yayımladığı makaleler, şiirler, çeviriler ve Fatih, Şehzadebaşı, Süleymaniye, Beyazıt camilerinde verdiği vaazlarla (1912) bu ülküyü yaymaya çalıştı. Birinci Dünya Savaşı içinde İtilaf Devletleri'ne karşı Ortadoğu'da bir İslâm Birliği kurma siyaseti güden Almanya'nın çağrısı üzerine, Harbiye Nezareti'ne bağlı "Teşkilat-ı Mahsusa" tarafından Berlin'e gönderildi (1914), burada Almanlar'ın eline esir düşmüş Müslümanlar için kurulan kamplarda incelemelerde bulundu. Dönüşünde yine birkaç ay kadar da Arabistan'a yollandı, savaş yılları içinde "Bâb ül Meşihat"e bağlı olarak kurulan "Dâr ül-Hikmet il-İslâmiye" başkatipliğine atandı (1918). Kurtuluş Savaşı sırasında Kuvayı Milliye'den yana davranış ve yazılarından dolayı, Dâr ül-Hikmet il-İslâmiye'deki görevinden atıldı (1920). Anadolu'ya geçerek Birinci Büyük Millet Meclisi'nde Burdur Milletvekili olarak görev yaptı (1920-1923); Konya ayaklanmasını önlemek, halka öğüt vermek için Konya'ya gönderildi. Oradan Kastamonu'ya geçti, Nasrullah Camisi'nde Sevr Antlaşması'nın iç yüzünü, Kurtuluş Savaşı'nın niteliğini anlatan coşkulu bir vaaz verdi, bu vaaz Diyarbakır'da basılarak (1921) bütün vilayetlere ve cephelere dağıtıldı. Yaşamının bu döneminde "İstiklâl Marşı"nı yazdı (1921). Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra İstanbul'a döndü; çağdaş ve uygar yeni Türkiye'nin kurulması için zorunlu görülen siyasal ve toplumsal devinim ve devrimleri, kendi inanç ve ülküsüne aykırı gördüğü için Türkiye'den ayrıldı. Mısır'a gitti, Hilvan'a yerleşti, Kahire'deki Câmi-ül Mısriyye" adlı üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı müderrisliğine bulundu (1925-1936), bu gönüllü sürgün döneminde siroz hastalığına tutuldu; sağaltım için döndüğü İstanbul'da öldü.
Türk edebiyatında "toplum için sanat" akımının başlıca temsilcilerinden biridir. Halka seslenen, yalın, halkın söyleyiş özelliklerini koruyan, konusu günlük ya da siyasal olaylardan alınmış, gerçekçi ve gözleme dayalı, aruz ölçüsü ile lirik-epik, lirik-didaktik şiirler yazdı.
|
|